27 Mayıs 2020 Çarşamba

Asit Test Oranı Nedir? Nasıl Hesaplanır? Nasıl Yorumlanır?

Asit-Test Oranı Nedir?

Asit testi oranı, bir firmanın bilanço verilerini, kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için yeterli kısa vadeli varlığa sahip olup olmadığının bir göstergesi olarak kullanır. Bu metrik, belirli durumlarda, işletme sermayesi oranı olarak da bilinen cari orandan daha kullanışlıdır, çünkü envanter gibi hızla tasfiye edilmesi zor olabilecek varlıkları göz ardı eder.


Asit-test oranı aynı zamanda hızlı oran olarak da bilinir.

Asit Test Oranı = (NAkit+Menkul Kıymetler+Alacaklar) / Kısa VAdeli Yükümlülükler

Asit-Test Oranı Nasıl Hesaplanır?

Asit-test oranının payı çeşitli şekillerde tanımlanabilir, ancak ana husus şirketin likit varlıklarına gerçekçi bir bakış açısı kazandırmak olmalıdır. Nakit ve nakit benzeri değerler, menkul kıymetler gibi kısa vadeli yatırımlar kesinlikle dahil edilmelidir.


Alacak hesapları genellikle dahil edilir, ancak bu her sektör için uygun değildir. Örneğin inşaat sektöründe, alacak hesaplarının geri kazanılması diğer sektörlerdeki standart uygulamalara göre çok daha fazla zaman alabilir, bu nedenle bir firmanın finansal pozisyonunun gerçekte olduğundan çok daha güvenli görünmesini sağlayabilir.


Payı hesaplamanın diğer bir yolu, tüm mevcut varlıkları almak ve likit olmayan varlıkları çıkarmaktır. En önemlisi, stokların taşıdıkları stok miktarı nedeniyle perakende işletmeler için resmi olumsuz yönde etkileyeceğini unutmayın. Bilançoda varlık olarak görünen diğer unsurlar, tedarikçilere sağlanan avanslar, ön ödemeler ve ertelenmiş vergi varlıkları gibi kısa vadede yükümlülükleri karşılamak için kullanılmıyorsa çıkarılmalıdır.

Oranın paydası, bir yıl içinde vadesi gelen borçlar ve yükümlülükler olan tüm güncel yükümlülükleri içermelidir. Vadenin bir yıl içinde değişimi asit-test oranına dahil edilmediğine dikkat etmek önemlidir. Bir şirketin ödenecek hesaplarının neredeyse vadesinin gelmiş olması ve alacaklarının tahsil edilmesine aylar olması, şirketin asit test oranının gösterdiğininden daha riskli konumda olduğu anlamına gelir. Bunun tersi de doğru olabilir. Bu bağlamda asit test oranı yorumlarken alacak ve borç tarafının aylar bazında da analizi önemli olabilir.

Asit-Test Oranı Size Ne Anlatıyor?

Asit testi oranı 1'den küçük olan şirketler, mevcut yükümlülüklerini ödemek için yeterli likit varlığa sahip değildir ve dikkatle ele alınmalıdır. Asit-test oranı cari orandan çok daha düşükse, bir şirketin mevcut varlıklarının envantere büyük ölçüde bağımlı olduğu anlamına gelir.

Bununla birlikte, bazı iş modelleri doğal olarak envantere bağımlı olduğundan, bu her durumda kötü bir işaret değildir. Örneğin, perakende satış mağazalarının mutlaka tehlike altında olmadan çok düşük asit testi oranları olabilir.

31 Ekim 2019 tarihinde sona eren üç ay boyunca Wal-Mart Stores Inc.'in asit-test oranı 0.18, Target Corp. ise 0.18 idi. Bu gibi durumlarda, envanter devir hızı gibi diğer metrikler dikkate alınmalıdır. Bir asit-test oranı için kabul edilebilir aralık, farklı endüstriler arasında değişiklik gösterecektir ve karşılaştırmaların, aynı sektördeki akran şirketleri birbirleriyle analiz ederken en anlamlı olduğunu göreceksiniz.

Çoğu endüstri için, asit-test oranı 1'i aşmalıdır. Diğer yandan, çok yüksek bir oran her zaman iyi değildir. Paranın biriktirildiğini ve yeniden yatırılmak yerine hissedarlara iade edilmek veya başka bir şekilde verimli kullanıma dönüştürülmek yerine boşta olduğunu gösterebilir.

Bazı teknoloji şirketleri büyük nakit akışları üretir ve buna bağlı olarak 7 veya 8 gibi yüksek asit testi oranlarına sahiptir.



26 Mayıs 2020 Salı

FAVÖK Marjı Nedir? (EBITDA)

FAVÖK marjı, bir şirketin faaliyet karının gelirinin bir yüzdesi olarak ölçüsüdür. Kısaltma, faiz, vergiler, amortisman önceki kazançları ifade eder. FAVÖK marjını bilmek, bir şirketin gerçek performansının endüstrideki diğerleriyle karşılaştırılmasını sağlar.


Bir şirketin kârlılığını anlamak için çalışan yatırımcılar ve analistler tarafından kullanılan FAVÖK'e birkaç alternatif var:


- EBITA faiz, vergi ve amortisman öncesi kazançtır
- FVÖK faiz ve vergilerden önceki kazançtır ve faaliyet karı olarak da bilinir

Her durumda, işletme karlılığını belirleme formülü basittir. FAVÖK (veya EBITA veya FAVÖK) toplam gelire bölünerek faaliyet kârlılığına eşittir.

Dolayısıyla, geliri 125.000 TL ve FAVÖK'ü 15.000 TL olan bir firmanın FAVÖK marjı 15.000 TL / 125.000 TL =% 12 olacaktır.

FAVÖK Nasıl Kullanılır?

Hiçbir analist veya yatırımcı, bir şirketin faiz, vergi, amortismanın önemsiz olduğunu iddia edemez. Bununla birlikte, FAVÖK esaslara odaklanmak için karlılık ve nakit akışı gibi rakamları dikkate alarak faiz, vergi ve amortismanları göz ardı eder. 

Bu, aynı sektördeki farklı büyüklükteki iki veya daha fazla şirketin göreli karlılığını karşılaştırmayı kolaylaştırır. Aksi takdirde, rakamlar kısa vadeli sorunlardan ya da muhasebe manevralarından gizlenebilir.

Bir şirketin FAVÖK marjını hesaplamak, bir şirketin maliyet azaltma çabalarının etkinliğini ölçerken yardımcı olur. Bir şirketin FAVÖK marjı ne kadar yüksek olursa, işletme giderleri toplam gelirle o kadar düşük olur.

GAAP ve GAAP Dışı

FAVÖK, GAAP dışı bir finansal rakam olarak bilinir, yani genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine (GAAP) uymaz. GAAP standartları, finansal raporlamanın genel doğruluğunu sağlamada kritik öneme sahiptir, ancak finansal analistler ve yatırımcılar için gereksiz olabilirler. Yani, faiz, vergiler, amortisman ve itfa payları bir şirketin işletme maliyetlerinin bir parçası değildir ve bu nedenle bir işletmenin günlük operasyonu veya göreceli başarısı ile ilişkili değildir.

FAVÖK Marjının Avantaj ve Dezavantajları

FAVÖK marjı, bir yatırımcıya veya analiste, kazanılan her dolarlık gelir için ne kadar işletme parası üretildiğini bildirir.

Örneğin, küçük bir şirket yıllık 125.000 TL gelir elde ederken ve FAVÖK marjı% 12 olabilir. Daha büyük bir şirket yıllık gelirinde 1.250.000 dolar kazanırken % 5 FAVÖK marjı olabilir. Bu durumda, daha küçük şirket daha verimli çalışıp ve kârlılığını en üst düzeye çıkarırken, büyük şirket muhtemelen kâr hacmini artırmak için hacim büyümesine odaklanmıştır.

FAVÖK Analizinin Riskleri

Bir şirketin performansını ölçerken borcun dışlanmasının dezavantajları vardır.

Bazı şirketler FAVÖK marjlarını borçlarından uzaklaştırmanın ve finansal performanslarının algılanmasını artırmanın bir yolu olarak vurgulamaktadır.

Borç düzeyi yüksek olan şirketler FAVÖK marjı kullanılarak ölçülmemelidir. Bu tür şirketlerin finansal analizlerine büyük faiz ödemeleri dahil edilmelidir.

Ayrıca, FAVÖK marjı genellikle kar marjından daha yüksektir. Kârlılığı düşük şirketler, FAVÖK marjını başarı ölçümleri olarak vurgulayacaklar.

Son olarak, FAVÖK rakamını kullanan şirketlerin FAVÖK GAAP tarafından düzenlenmediği için hesaplamada daha fazla takdir yetkisine sahiptir. Bir firma figürü lehine çevirebilir.

8 Mayıs 2020 Cuma

Hisse Senetlerinde Oran Analizi Nedir?

Oran Analizi Nedir?

Oran analizi, finansal tablolarını inceleyerek bir şirketin likiditesi, operasyonel verimliliği ve karlılığı hakkında fikir edinmenin nicel bir yöntemidir. Oran analizi temel özkaynak analizinin temel taşıdır.



Oran Analizi Size Ne Anlatıyor?

Yatırımcılar ve analistler geçmiş ve güncel finansal tabloları inceleyerek şirketlerin finansal sağlığını değerlendirmek için oran analizi kullanırlar. Karşılaştırmalı veriler, bir şirketin zaman içinde nasıl bir performans gösterdiğini gösterebilir ve gelecekteki olası performansı tahmin etmek için kullanılabilir. Bu veriler aynı zamanda bir şirketin aynı sektördeki diğer şirketlere karşı birikimini ölçerken bir şirketin finansal durumunu sektör ortalamalarıyla karşılaştırabilir.

Hisse senedi yatırımında kullanılabilecek temel oran analizleri şunlardır:


1. Likidite Oranları

Likidite oranları, bir şirketin kısa vadeli borçlarını vadesi geldiği anda, mevcut veya hızlı varlıklarını kullanarak ödeme yeteneğini ölçer. Likidite oranları, cari oran, hızlı oran ve işletme sermayesi oranını içerir.

2. Ödeme Gücü Oranları

Finansal kaldıraç oranları olarak da adlandırılan ödeme gücü oranları, bir şirketin borç seviyelerini varlıkları, özkaynakları ve kazançları ile karşılaştırır, bir şirketin uzun vadede borcunda kalma olasılığını ve uzun vadeli borcunu ve faizini ödeyerek değerlendirir.Ödeme gücü oranlarına örnekler: borç-özkaynak oranları, borç-varlık oranları ve faiz karşılama oranları.

3. Karlılık Oranları

Bu oranlar bir şirketin faaliyetlerinden ne kadar kâr elde edebileceğini aktarır. Kâr marjı, aktiflerin getirisi, özkaynakların getirisi, kullanılan sermayenin getirisi ve brüt kar oranları, kârlılık oranlarına örnektir.

4. Verimlilik Oranları

Etkinlik oranları olarak da adlandırılan verimlilik oranları, bir şirketin satış ve kar elde etmek için varlıklarını ve yükümlülüklerini ne kadar verimli kullandığını değerlendirir. Temel verimlilik oranları şunları içerir: ciro oranı, stok devir hızı ve stoktaki gün satışları.

5. Teminat Oranları

Bu oranlar, bir şirketin faiz ödemelerini ve borçlarıyla ilgili diğer yükümlülükleri yapma yeteneğini ölçer. Örnekler arasında kazanılan faiz oranı ve borç-hizmet karşılama oranı yer almaktadır.

6. Piyasa Beklentisi Oranları

Bunlar temel analizde en sık kullanılan oranlardır. Temettü getirisi, F/K oranı, hisse başına kazanç ve temettü ödeme oranını içerir. Yatırımcılar bu oranları kazançları ve gelecekteki performansı tahmin etmek için kullanırlar. Örneğin, BİST 100 endeksindeki tüm şirketlerin ortalama F / K oranı 20 ise F / K oranı 7 olan bir hisse değeri düşük değer olarak kabul edilir. Buna karşılık, F / K oranı 50 olan birinin aşırı değerli olduğu düşünülecektir. Birincisi gelecekte yukarı doğru hareket ederken, ikincisi her biri kendi içsel değeri ile hizalanana kadar aşağı doğru eğilim gösterebilir.


Oran analizi, bir şirketin gelecekteki performansını daha iyi veya daha kötü olarak tahmin edebilir. Başarılı şirketler genellikle tüm alanlarda sağlam oranlarla övünür, burada bir alandaki ani zayıflık ipucu önemli bir hisse senedi satışına yol açabilir.

Önemli bir hatırlatma:
 Oranlar genellikle sadece aynı sektördeki şirketler arasında karşılaştırılabilir. Örneğin, bir kamu hizmeti şirketi için normal olabilecek bir borç-özsermaye oranı, bir teknoloji şirketi için sürdürülemez bir şekilde yüksek sayılabilir.

Bahse konu belirttiğim tüm oranları daha sonraki yazılarımda detaylı bir şekilde anlatacağım. 

Hisse Senedi Analizi Nedir? Temel Analiz ve Teknik Analiz Nedir?

Hisse Senedi Analizi Nedir?


Hisse senedi  Analizini Anlama

Hisse senedi analizi yatırımcıların ve traderların alım satım kararları almaları için bir yöntemdir. Geçmiş ve güncel verileri inceleyerek ve değerlendirerek, yatırımcılar ve traderlar bilinçli kararlar alarak piyasalarda avantaj elde etmeye çalışırlar.


Temel Analiz


İki temel hisse senedi analizi türü vardır: temel analiz ve teknik analiz. Temel analiz, finansal kayıtlar, ekonomik raporlar, şirket varlıkları ve pazar payı gibi kaynaklardan elde edilen verilere odaklanır. Halka açık bir şirket veya sektör hakkında temel analiz yapmak için, yatırımcılar ve analistler genellikle bir şirketin finansal tablolarındaki (bilanço, gelir tablosu, nakit akışı tablosu ve dipnotlar) metrikleri analiz eder. Bu finansal veriler KAP  aracılığıyla kamuoyuna açıklanır. 

Bir şirketin finansal tablolarında hisse senedi analizi yaparken, bir analist genellikle bir şirketin karlılık, likidite, ödeme gücü, verimlilik, büyüme yörüngesi ve kaldıraç ölçüsünü kontrol eder. Bir şirketin ne kadar sağlıklı olduğunu belirlemek için farklı oranlar kullanılabilir. Örneğin, cari oran ve hızlı oran, bir şirketin kısa vadeli yükümlülüklerini mevcut varlıkları ile ödeyip ödeyemeyeceğini tahmin etmek için kullanılır. Cari oran için formül, dönen varlıkların bilançodan alınabilecek rakamlara, dönen varlıklara bölünmesiyle bulunur. İdeal bir cari oran diye bir şey olmamasına rağmen, 1'den düşük bir oran hisse senedi analisti için şirketin kötü finansal sağlıkta olduğunu ve vadesi geldiğinde kısa vadeli borç yükümlülüklerini yerine getiremeyebileceğini gösterebilir.

Bilançoya baktığında, bir hisse senedi analisti bir şirketin cari borç seviyelerini bilmek isteyebilir. Bu durumda, bir hisse senedi analisti, toplam yükümlülükleri toplam varlıklara bölerek hesaplanan borç oranını kullanabilir. 1'in üzerindeki borç oranı tipik olarak bir şirketin varlıklardan daha fazla borcu olduğu anlamına gelir. Bu durumda, şirketin yüksek bir kaldıraç derecesi varsa, bir hisse senedi analisti faiz oranlarındaki artışın şirketin temerrüde düşme olasılığını artırabileceği sonucuna varabilir.

Hisse senedi analizi, yatırımcıya şirketin büyüyor, istikrarlı veya kötüleştiğine dair bir fikir vermek için bir şirketin mevcut finansal tablolarını önceki yıllarda finansal tablolarıyla karşılaştırmayı içerir. Bir şirketin finansal tabloları aynı sektördeki bir veya daha fazla şirketin finansal tabloları ile de karşılaştırılabilir. Bir hisse senedi analisti, rakip iki şirketin faaliyet kar marjlarını gelir tablolarına bakarak karşılaştırmak isteyebilir. Faaliyet kar marjı, faaliyet giderleri ödendikten sonra ne kadar gelirin kaldığını ve işletme dışı maliyetleri karşılamak için hangi gelirin ne kadar kaldığını gösteren ve faaliyet gelirinin gelire bölünmesiyle hesaplanan bir orandır. Faaliyet marjı 0,30 olan bir şirket, 0,03 marjı olan bir şirketten daha avantajlı olarak incelenecektir. 0.30 faaliyet karı, her gelir Türk Lirası için bir şirketin işletme maliyetleri karşılandıktan sonra 30 kuruş kaldığı anlamına gelir. Başka bir deyişle, şirket, değişken veya işletme maliyetlerini ödemek için net satışlarda her dolardan 70 kuruş kullanır.

Teknik Analiz


İkinci hisse senedi analiz yöntemi teknik analizdir. Teknik analiz, gelecekteki fiyat hareketlerinin olasılığını tahmin etmek için geçmiş ve şimdiki fiyat hareketinin incelenmesine odaklanmaktadır. Teknik analistler finansal piyasayı bir bütün olarak analiz eder ve öncelikle fiyat ve hacim ile piyasayı harekete geçiren talep ve arz faktörleri ile ilgilenir. Grafikler, belirli bir zaman dilimi içinde bir hisse senedinin eğiliminin grafik bir resmini gösterdiğinden teknik analistler için önemli bir araçtır. Örneğin, bir grafik kullanarak, bir teknik analist belirli alanları destek veya direnç seviyesi olarak işaretleyebilir. Destek seviyeleri mevcut işlem fiyatının altında önceki düşüklerle işaretlenir ve direnç işaretleri hisse senedinin mevcut piyasa fiyatının üzerinde önceki yükseklere yerleştirilir. Destek seviyesinin altında bir kırılma hisse senedi analisti için düşüş eğilimi gösterirken, direnç seviyesinin üzerinde bir kırılma yükseliş eğilimi gösterecektir.

Teknik hisse senedi analizi sadece arz ve talep miktarları, analiz edilen fiyat eğilimini etkilediğinde etkilidir. Bir fiyat hareketinde dış faktörler söz konusu olduğunda, hisse senetlerini teknik analiz kullanarak analiz etmek başarılı olmayabilir.  Hisse senedi fiyatını etkileyebilecek arz ve talep dışındaki faktörlere örnek olarak hisse senedi bölünmeleri, birleşme, temettü duyuruları, bir şirketin CEO'sunun ölümü, bir terör saldırısı, muhasebe skandalları, yönetim değişikliği, para politikası değişiklikleri sayılabilir , vb. (Ayrıca burada ünlü sözümüzü belirtebiliriz - Para Tekniği Bozar. :)

Hem temel hem de teknik analiz bağımsız olarak veya birlikte yapılabilir. Bazı analistler her iki analiz yöntemini kullanırken, diğerleri analize yapışır. Her iki durumda da, hisse senetlerini, sektörleri ve piyasayı araştırmak için hisse senedi analizini kullanmak, kişinin portföyü için en iyi yatırım stratejisini oluşturmanın önemli bir yöntemidir.

6 Mayıs 2020 Çarşamba

Temettü Verimi Yüksek Hisse Senetlerinin Faydaları

Özellikle uzun vadede yatırım yapmayı planlıyorsanız, temettü ödeyen şirketlere yatırım yapmanın birçok faydası vardır. Tutarlı gelir sağlamanın yanı sıra, birçok temettü ödeyen hisse senedi, oynaklıkları azaltılmış ekonomik gerilemelere karşı koyabilecek defansif özelliklidir. Temettü ödeyen şirketlerin de önemli miktarda parası vardır ve bu nedenle genellikle uzun vadeli performans beklentisi iyi olan güçlü şirketlerdir.

Temettü, bir şirketin kazançlarından dağıtılan ve hisse senedi sahiplerine ödenen düzenli bir ödemedir. Nakit temettüler en yaygın olmakla birlikte, temettüler bedelsiz  sermaye artırımı yoluyla da dağıtılabilir. Ancak tüm hisse senetleri temettü ödemez.

Temettü ödeyen hisse senetleri yatırımcıların iki şekilde kâr etmelerini sağlar. Birincisi, hisse senedinin fiyat artışlarından ve ikincisi şirket tarafından yapılan temettü ödemelerinden. Emekliliğe yaklaşmakta olan veya halihazırda emekli olan yatırımcılar, gelir kaynağı olarak temettü senetlerine yönelmektedir.

Yüksek Temettü Getiren Hisse Senetleri Nasıl Buluruz


Yüksek temettü ödeyen hisse senetlerini belirlemeye çalışırken, yatırımcılar bazen temettü verimi adı verilen bir oran kullanırlar. Temettü verimi, bir şirketin hisse senedi fiyatına göre her yıl temettü olarak ne kadar ödediğini gösteren yüzde olarak ifade edilen bir finansal orandır. Temettü verimi, hisse başına yıllık temettü alınarak hisse başına fiyatına bölünerek hesaplanır. Örneğin, bir hisse senedi 25 TL 'dan işlem görürse ve bir şirketin yıllık temettüsü 1,5 TL ise, temettü verimi % 6'dır (1,5 TL / 25 TL).

Temettü ile Yeniden Hisse Senedi Alımı


Yatırımcıların pasif gelir olan temettülerden tekrar hisse senetlerine yatırım yapmaları yaygındır. Bu, yatırımcıların zaman içinde bir şirkette daha büyük bir pozisyon oluşturmalarını sağlar.   Şirketler, şirketin geleceğine dahil olan uzun vadeli yatırımcıların bir tabanına sahip olmaktan fayda sağladıkları için temettü yeniden yatırım planları sunmayı tercih edebilirler.Türkiyede olmasa da özellikle ABD gibi piyasalarda şirketler yatırımcıların temettü ile tekrar hisse senedi almalarını teşvik eden politikalar izleyebilmektedir. ( hisse senedi fiyatından indirim yapılması gibi)

Temettü Ödeyen Şirketlerin Defansif Olması

Temettü ödeyen birçok şirket defansif sektörlerde bulunmaktadır.  Defansif sektörlerin ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde değerlerini koruma olasılıkları daha yüksektir ve genel olarak piyasadan daha az oynaklıkları vardır ve bu da onları daha az risk almaya yatkın yatırımcılar daha cazip hale getirir.

Genel olarak defansif sektörler arasında yiyecek ve içecek şirketleri, tekel bir hizmet sunan şirketler, ilaç ve sağlık şirketlerini örnek olarak verebiliriz. Ekonomik belirsizlik dönemlerinde bile, insanlar hala yiyecek ve içecek tüketiyor ve tıbbi bakım talep ediyorlar çünkü bu mallara olan talep genellikle azalmıyor. Covid salgını sırasında da defansif şirketlerin güçlü performans sergilediklerine şahit olduk. Özellikle gıda  ve sağlık ile ilgili şirketler krizden olumlu yönden etkilenmiştir. ( Örneğin Migros, Selçuk Ecza Deposu, Deva İlaç, Tat Gıda, Pınar Et gibi...)


Temettü Ödeyen Şirketlerin Güçlü Performans Göstermesi

Temettü ödeyen birçok şirket güçlü performans gösterirler ve yeterli nakit para yaratabildikleri için yatırımcılara nakit kar payı dağıtımı yapabilirler. Ereğli, Türpraş, Alkim, Vestel Beyaz Eşya, Ak Sigorta, İş Menkul Değerler  gibi şirketler ciddi anlamda nakit yaratırlar ve bu senetler uzun yılların temettü senetleridir. 

Ülkemizde temettü senetlerinin uzun vadede diğer senetlere göre nasıl bir performans çizdiğine ilişkin çok çalışma olmamasına rağmen ABD'de bu konuda birçok çalışma bulunabilir. Örneğin 2015 tarihli bir Forbes makalesinde, katkıda bulunan John Buckingham, temettü ödeyen hisse senetlerinin 1927'den 2014'e kadar daha iyi performans sağladığını iddia etti. zaman dilimi. Buckingham'a göre, bu dönemde temettü ödeyen hisse senetleri de daha düşük oynaklığa sahipti. Temettü ödemeyen hisse senetlerinin standart sapması bu süre zarfında% 30 iken temettü ödeyen hisse senetlerinin oynaklığı sadece% 18 idi.


Temettü Hisse Senetlerine Yatırıma İlişkin Riskler


Tüm bu faydalara rağmen, temettü ödeyen hisse senetlerine yatırım yapma konusunda hala riskler vardır. Halen pazarda değişen fiyatlara tabidirler. Bir şirket piyasa performansında bir düşüş yaşarsa, temettü miktarını azaltma veya temettüsünü tamamen ortadan kaldırma şansı her zaman vardır. Bunun en tipik örneğini 2020  yılında Tüpraş'ın temettü dağıtmaması olarak gösterebiliriz. Ayrıca 2020 temettülerinde de covid salgınından dolayı ciddi anlamda düşüşler olmuştur. 




5 Mayıs 2020 Salı

Büyüme Hissesi Nedir? Büyüme Hissesi Nasıl Bulunur?

Büyüme hissesi, pazardaki ortalama büyümenin çok üzerinde bir oranda büyümesi beklenen bir şirketin hisse senedidir. Bu hisse senetleri genellikle çok az temettü öderler ya da hiç ödemezler. Bunun nedeni, büyüme odaklı şirketlerin genellikle kısa vadede büyümeyi hızlandırmak için tahakkuk ettikleri kazançları yeniden yatırmak isteyen şirketler olmasıdır. Yatırımcılar büyüme hisselerine yatırım yaptığında, sonunda hisselerini gelecekte sattıklarında sermaye kazançları yoluyla para kazanacaklarını tahmin ederler. Bu şirketlere yatırım yapanlar da temettü kazancından daha çok sermaye kazancı beklentisi içindedirler. 

Piyasadaki şirketlerden hangisi büyüme odaklı şirket olduğunu anlamak için göz önünde bulundurmamız gereken hususlar şunlardır;

1. Büyüme odaklı şirketler, satışları ve kazançları piyasa ortalamasından daha hızlı bir oranda büyütmesi beklenen şirketlerdir.

2. Büyüme odaklı şirketlerin hisse senetleri genellikle pahalı görünüyor, yüksek bir F/K oranında işlem görüyor, ancak şirket hızla büyümeye devam ederse bu tür değerler aslında ucuz olabilir ve bu da hisse fiyatını yükseltir. Buna en iyi örnek son zamanlarda Aselsan, Hektaş ya da bilişim sektöründeki çoğu şirketi sayabiliriz. 

3. Burda dikkat edilmesi gereken husus, yatırımcılar bir büyüme hisse senedi için yüksek bir fiyat ödediğinden, beklentilere göre, bu beklentiler gerçekleşmezse büyüme senetlerinde dramatik düşüşler görebilir.

4. Daha önce dediğimiz gibi büyüme senetleri genellikle temettü ödemezler ya da çok az temettü verimine sahiptirler. Buna örnek olarak Kordsa, Aselsan, Karel, Sasa Polyester ve diğer bişilim sektörü şirketleri verilebilir.

Büyüme Senetleri Nasıl Buluruz?

Büyüme şirketleri herhangi bir sektörde veya endüstride görünebilir ve tipik olarak yüksek fiyat / kazanç (F / K) oranında işlem görürler. Şu anda kazançları olmayabilir, ancak gelecekte de beklenenleri vardır.

Büyüme hisselerine yatırım riskli olabilir. Genellikle temettü teklif etmedikleri için, bir yatırımcının yatırımlarından para kazanması için tek fırsat, sonunda hisselerini satmasıdır. Şirket iyi gitmezse, yatırımcılar satış zamanı geldiğinde ana para düzeyinde bir kayıp oluşabilir. 

Büyüme hisse senetleri birkaç ortak özelliği paylaşma eğilimindedir. Örneğin, büyüme şirketleri benzersiz ürün gruplarına sahip olma eğilimindedir. Patentleri olabilir veya endüstrilerinde diğerlerinin önüne geçen teknolojilere erişebilirler. Rakiplerin önünde kalmak için, daha uzun vadeli büyüme sağlamanın bir yolu olarak daha yeni teknolojiler ve patentler geliştirmek için kârı yeniden kullanıyorlar.

Ürünleri sayesinde, genellikle sadık bir müşteri tabanına veya endüstrilerinde önemli miktarda pazar payına sahiptirler. Örneğin, bilgisayar uygulamaları geliştiren ve yeni bir hizmet sunan ilk şirket, yeni bir hizmet sunan tek şirket olarak pazar payı kazanarak bir büyüme senedi haline gelebilir. Diğer uygulama şirketleri, hizmetin kendi sürümleriyle pazara girerse, en fazla sayıda kullanıcıyı çekmeyi ve elinde tutmayı başaran şirketin büyüme senedi olma potansiyeli daha yüksektir.


Genellikle küçük şirketlere ait hisse senedi büyüme senedi olarak kabul edilir. Bununla birlikte, bazı büyük şirketler de büyüme şirketleri olabilir.

Büyüme Hisseleri ve Değer Hisseleri


Büyüme hisseleri değer hisselerinden farklıdır. Yatırımcılar, ana şirketteki güçlü büyümenin bir sonucu olarak büyüme senetlerinin önemli sermaye kazançları kazanmasını beklemektedir. Bu beklenti, bu hisse senetlerinin genellikle F/K oranlarındaki yüksek fiyatları nedeniyle aşırı değerlenmiş görünmesine neden olabilir.

Aksine, değer senetleri  genellikle piyasa tarafından hafife alınır veya yok sayılır, ancak sonunda değer kazanabilirler. Yatırımcılar ayrıca genellikle ödedikleri temettülerden de kâr etmeye çalışırlar. Değerli hisse senetleri düşük fiyat / kazanç (F / K) oranında işlem yapma eğilimindedir.

Bazı yatırımcılar çeşitlilik için hem büyüme hem de değer senetlerini portföylerine dahil etmeye çalışabilirler. Diğerleri daha çok değer veya büyümeye odaklanarak uzmanlaşmayı tercih edebilir.

Bazı değer senetleri , yetersiz kazanç raporları veya medyanın olumsuz ilgisi nedeniyle düşük fiyatlıdır. Bununla birlikte, genellikle sahip oldukları bir özellik, güçlü temettü ödeme geçmişleridir. Güçlü bir kâr payı kaydına sahip bir değer stoku, bir yatırımcıya güvenilir gelir sağlayabilir. Değerli hisse senetlerinin çoğu, özellikle yenilikçi olmasalar veya büyümeye hazır olsalar bile, işlerinde kalmaya güvenebilecekleri eski şirketlerdir. Genel olarak benim de sevdiğim şirketler vardır değer şirketi olarak. Bunlara örnek verecek olursak, Tüpraş, Ereğli, Vestel Beyaz Eşya, Tofaş, Ford Oto, Çimentolar, İş Menkul Değerler, Aksa Akrilik gibi sayılabilir. 

Genel olarak porföy oluştururken büyüme ve değer hisselerinden anlamlı bir sepet yapmak makul bir getiri oranı sağlayabilir. Bununla beraber piyasadaki şirketlere bakarsak hem büyüme hem de değer hissesi olan şirketler de vardır. Bunun en tipik örneği ise Ege Endüstridir. Başka örnek verecek olursak Kordsa, Soda Sanayi, Jantsa gibi örnekler verilebilir. 








7 Ocak 2020 Salı

Borsa Hakkında Dilden Dile Yayılmış Efsaneler


Borsa çöküşleri, ekonomik krizler veya kendi halinde bir yatırımcının elde ettiği büyük bir kazanç, kısa sürede yayılacaktır. Bire bin katılarak kulaktan kulağa duyulacak ve olay ilk baştakinden kopacaktır. İşte bu şekilde gelişmiş ve o kadar çok söylenmiştir ki bir gerçek halini almış, birçok efsane bulunuyor. Borsanın kumar olduğundan, alınan tüyo ile nasıl milyoner olunduğuna kadar birçok efsane var ve bu yazımızda sizlerle bunları paylaşmak istiyoruz.

1. Borsa Eşittir Kumar!

Borsanın kumar olduğunu kolayca duyabilirsiniz. Peki, gerçek böyle mi? Kesinlikle değil! Çünkü borsa, her şeyden önce ekonomiler üzerinde büyük görevlere sahip olan piyasalardır. Piyasalarda tek fiyat oluşumunu sağlar, enflasyonla mücadelede önemlidir, şirketlerin kaynak sağlamasında en büyük aracılardandır. Kumar ise tamamen bir şans oyunudur ve borsada işinizi şansa bırakamazsınız. Yaptığınız işlemlerde mutlaka bir araştırmaya dayalı elde ettiğini verilere ihtiyacınız vardır.
Borsanın kumar olmadığının basit kanıtları vardır. Örneğin borsada bir hisse senedi ile işlem yapacaksanız, aslında hissenin ait olduğu şirkete ve gelecek planlarına yatırım yaparsınız. Şirketin geleceği hakkında iyi bir araştırma yapar, bilgiler edinir ve başarılı olup olmayacağına dair bilgiler edinmeye çalışırsınız. Ama kumarda böyle bir şey söz konusu değildir. Kağıt sayamazsınız, oyuncuların elindeki kağıtları araştırmazsınız. Aynı şekilde slot makinelerinde her şey çevirdiğiniz kola bağlıdır. Kumarda her oyunun bir sonu vardır. Borsada ise yapılan işlemler bir döngüdür.
2. Borsa Zenginlere Özeldir!
Borsada yalnızca parası olan zenginlerin kazandığına yönelik bir efsane de vardır. Aslında bu durum tam olarak böyle değildir. Borsaya yatırılması gereken para miktarı için bir sınırlama yoktur. Cebinizdeki 100 lirayla da 100.000 lirayla da borsaya girebilir, yatırım yapabilir ve kazanabilirsiniz. Değişen tek şey büyük parayla girdiğinizde daha fazla kazanmanızdır. Ama yalnızca parası çok olan değil, az olan da kazanacaktır.
3. Yükselen Hisseler Mutlaka Düşer!
Bu teoriye benzer şekilde borsayı bir fizik kuralına dayandıramazsınız. Çünkü borsada yükselen bir yatırım aracını, aşağı çekecek bir yer çekimi yoktur. Yükselen hisse senedi daha da yükselebilir. Örneğin değeri 10 liradan 20 liraya yükselen bir hisse senedi için “nasıl olsa düşer” yorumu yapamazsınız. Yükselişini sürdürebilir ve yeni yüksek seviyelere çıkabilir. Yani yorumunuzu yaparken düşeceğini hesaba kattığınız gibi yükselişini sürdüreceğini de hesaba katmalısınız.

4. Düşen Hisseler Mutlaka Yükselir!

Borsanın büyük efsanelerinden birisidir ve herhangi bir açıklama gerektirmeksizin yanlıştır. Bir süredir düşüş gösteren hisse senedi için yükseleceğini düşünmek, Pollyanna olmaktan başka bir şey değildir. Düşme nedeni hakkında bilgi edinmeniz ve uzun süreli bir düşüş varsa şirket hakkında araştırma yapmanız gerekiyor. Çünkü şirket batıyor olabilir ve son çırpınışları size yükseliş habercisi gibi gelebilir. Ama sonucunda iflas gerçeğiyle karşılaşabilirsiniz.

5. Aldığım Tüyo Hiç Bilmemekten İyidir!

Farklı alanlarda alacağınız tüyo işinizi kolaylaştırabilir; ama borsada durum böyle değildir. Örneğin iyi bir yemek pişirebilmek için tüyo alırsınız ve işe yarar; ama borsada yaramaz. Çünkü borsada herkes kendine göre piyasaları yorumlar ve kendi yatırım amacına göre bu yorumu hayata geçirir. Bu kişi ile aynı bakış açısına sahip olmadığınız için uyguladığı tüyo da işinize yaramayacaktır.
Borsada bilgilerinizden emin ve bilinçli, tecrübeli bir yatırımcı olmalısınız. Tüyolarla değil; kendi stratejilerinizle işlem yapmalı ve portföyünüze uygun piyasa yorumlarına göre pozisyon almalısınız.

Borsa Hakkında Anlatılan En İlginç Hikayeler

Borsa ile ilgili yaşanmış ilginç hikayelerden birisi şu şekildedir:
“ABD’li milyarder yatırımcı Carl Icahn attığı tweetlerle parasına para katmıştır. Önce Apple’dan yüksek miktarda hisse senedi aldığını Twitter aracılığıyla duyurmuştur. Bunun sonucunda şirketin değeri ve Icahn’ın kazancı artmıştır. Daha sonra Family Dollar isimli şirketin % 9 hissesini aldığını tweetlemiştir ve bu şirketin de değeri artarak para kazanmıştır. Bu iki tweet sayesinde de iki ayda 149 milyon dolar kazanmıştır.”
Goldman Sachs’ta çalışmaya başlayan Billy’nin hikayesi:
“Billy bir çiftçiden 100 dolar bir eşek satın alır. Ertesi sabah eşeği almaya geldiğinde eşeğin öldüğünü öğrenir. Parasını geri ister; ama adam Billy’den aldığı parayla borcunu ödemiştir. Bunun üzerine Billy eşeğin ölüsünü ister. Adam şaşırır ve ölü eşeği ne yapacağını sorar. Billy ölü eşeği piyangoya koyacağını söyler. Adam inanmaz ve eşeğin ölüsünü verir. Aradan 1 ay geçer ve Billy ile eşeği satan adam karşılaşır. Adam hemen sorar eşeği ne yaptığını. Billy, ‘500 tane bilet sattım 2 dolardan ve 998 doları cebime koydum’ der. Çiftçi adam kimsenin şikayet edip etmediğini sorar ve Billy bunun üzerine, ‘sadece eşeği alan adam etti, ona da 2 dolarını geri verdim sustu’ der.
Trajikomik bir olayda Fransız Rivierası’nda yaşanıyor:
“Riviera kıyısında küçük bir kasabada yağmurlar nedeniyle sezon hareketlenememiştir. Herkesin birilerine borcu vardır. Bir gün şans eseri zengin bir Rus otele gelir ve resepsiyona 100 dolar bırakıp odaya bakmaya çıkar. Otel sahibi parayı alıp kasaba olan borcunu öder. Kasap ise parayı alıp toptancıya olan borcunu verir. Toptancı da sevinçle kredili hizmet veren hayat kadınına olan borcunu öder. Hayat kadını ise parayı alıp aynı otele gelir ve o da borcunu öder. O sırada Rus müşteri geri döner ve odayı beğenmediği söyleyerek parasını geri alır. Bu olayda kimse para kazanmamıştır; ama herkes borcunu birbirine ödemiştir.”
Borsayla ilgisini düşükten alıp yüksekten satma mantığına benzettiğimiz hikayemiz şu şekilde:
“Emekli öğretmen yolda yürürken yanına son model bir araba yanaşır. İçindeki genç, ‘hocam sizi istediğiniz yere bırakayım’ der; ama öğretmen genci tanıyamaz. Genç ise kendini tanıtır ve hoca hatırlar. Sonra öğretmen gence sorar, ‘bu ne zenginlik, sen fakir bir öğrenciydin?’ Genç ise ‘öyleydi hocam; ama okuldan sonra ticarete atıldım, kısa zamanda biraz para kazandık. Öğretmen iyice şaşırır; çünkü öğrencisini matematikten sınıfta bırakmıştır. Bunun üzerine öğrenci, ‘valla hocam matematik falan bilmem. 1’e alıp 4’e satıyorum. Aradaki %3’le geçinip gidiyoruz’ der.”

17 Haziran 2019 Pazartesi

FD / Net Satışlar Oranı Nedir? Nasıl Hesaplanır?

        Şirket değerlenmesi ve hisse senedi seçiminde kullandığımız bir diğer önemli rasyo; 


Firma Değeri / Net Satışlar kısaca FD/NS oranıdır. 

 FD/Net Satışlar oranı hesaplama detaylarını aşağıda bulabilirsiniz: 

Öncelikle Firma Değerinin nasıl hesaplandığına bakalım. 

Firma Değeri = Piyasa Değeri + Net Borç (Toplam Borç - Toplam Nakit)

Fomülden anlaşılacağı üzere bir şirketin Piyasa Değeri ile Firma Değeri birbirinden farklıdır ve şirketin kasasında duran nakit firma değerini azaltırken şirketin borçları firma değerini artırır. İlk bakışta ters mantık gibi gözükse de firma değeri olarak firmayı satın alırken ödenmesi gereken tutar olarak dikkate alırsak daha sağlıklı bir şekilde firma değerini belirleriz. Örneğin piyasa değeri 1000 TL olan firmanın borcu yoksa ve kasasında 350 TL nakit varsa firma değeri 650 olur. Çünkü siz 650 TL ödeyerek firmayı satın alabilirsiniz, kasada bulunan 350 TL ile şirketi 1000 TL olan piyasa değerinden satın almış olursunuz. 
Aynı şekilde şirketin borçları da firma değerini artıracaktır. Bir şirketi satın alırken borç ve alacakları ile bir bütün olarak alırsınız. Örneğin piyasa değeri 1000 TL olan ve kasasında nakiti bulunmayan bir şirketin borcu 400 TL ise siz bu şirketi 1000 TL'ye almak istemezsiniz ve 1400 TL vererek almak istersiniz. Sonuc olarak piyasa değeri 1000 TL olan şirketin firma değeri 1400 TL olacaktır. 

FD/ Net Satışlar rasyosunda şirketin piyasa değerinden ziyade firma değerinin kullanmasını benim için daha anlamlıdır. Aslında biz FD / Net satışlar oranını şirketin gelecekte satışlarını ve dolayısıyla şirketin kendisini ne kadar büyüteceğini  tahmin etmek için kullanırız. Bu açından bu rasyoda PD yerine FD kullanılması daha doğru sonuçlar verecektir. Çünkü firma değeri şirketin gelecek dönemlerde ne kadar büyüyeceği ne kadar agresif bir büyüme politikası izleyeceği konusunda bize bilgi verecektir. 
FD/Net Satışlar oranın ikinci kısmı ise şirketin net satışlarından rakamından oluşur:

Net Satışlar = Brüt Satışlar - Satış İskontoları - Satıştan İadeler - Diğer İndirimler

FD/ Net Satışlar oranının kaç olması gerektiği husunda bir görüş birliği olmamakla birlikte ne kadar düşük olursa ilgili şirketin büyüme potansiyeli de o kadar fazla demektir. Bu oranın düşük olması şirketin değerine göre satışlarının güçlü olduğunu gösterir. Hepimizin bildiği gibi şirket büyümesinde en önemli unsurlardan birisi  satışların büyümesidir. Elbette bu rasyoyu yorumlarken benzer şirketlerin FD/ Net Satışlar oranları ile kıyaslamak gerekmektedir.

FD/ Net Satışlar oranın analizlerde avantaj sağladığı hususlar,

 + Özellikle farklı muhasebe tekniklerinin etkilerinden arınmak ve farklı borç yapılarındaki şirketleri karşılaştırmak için kullanılan çarpanlardan birdir.

+Şirketin nakit yaratma kabiliyetini FD/FAVÖK çarpanı kadar iyi göstermese de büyüme potansiyelini yansıtan bir çarpandır.

Diğer yandan FD/Net Satışlar oranın bazı dezavantajları da bulunmaktadır;

+ Şirketin faaliyet gider yapısını da dikkate almaz.

+ Kar üzerine odaklanmadığı için kısa vadeli analizlerde sadece bu oran üzerinden şirket değerlemesi yapılmamalıdır. 

+ Kısa vadeli analizler yerine uzun vadeli analizlerde kullanılması daha anlamlı sonuçlar verecektir. 


      

9 Mayıs 2019 Perşembe

Borsa Temettü Gelirlerinin Vergilendirilmesi ve Vergi İadesi Alınması

Hisse Senetlerinden elde edilen Kar Paylarının tamamı beyan edilmez. 
Kar payının yarısı beyan edilecektir. Diğer yarısı istisnadır.
Tam mükellef kurumlardan elde edilen ve yukarıda sayılan kar paylarının yarısı gelir vergisinden istisna edilmiştir. Borsada işlem gören tüm şirketler tam mükellef vergi mükellefidir ve alınan temettülerin yarısı istisna edilir.
Elde edilen Kar payının yarısını düşüldükten sonra kalan diğer yarısı verginin hesabında dikkate alınacak gelir olarak dikkate alınacaktır.
Beyana tabi başka gelirlerin bulunmaması halinde, 2018 yılı içinde vergiye tabi kar payı geliri 34.000 TL’yi aşıyor ise Gelir Vergisi beyannamesi ile beyan edilecektir.
Gelir vergisi kanununa göre, istisna sonrasında kalan tutar 2018 yılı için 34.000 TL’yi aşıyorsa beyan edilecektir. Bu tutarın altında kalan kâr payları beyan edilmeyecek olup ödeme anında yapılan vergi tevkifatı nihai vergi olarak kalacaktır. Kâr payının beyanı halinde, kârın dağıtımı aşamasında kurum bünyesinde yapılan tevkifatın tamamının yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Gelir Vergisi Kanununa göre tevkifata tabi olan kâr payının istisna sonrası kalan tutarı, beyana tabi başka gelirlerin bulunmaması halinde, 2018 yılı için beyanname verme sınırı olan 34.000 TL’yi aşıyor ise beyan edilecektir. Tam mükellef kurumlar tarafından dağıtılan kâr payları kurum bünyesinde %15 oranında tevkifata tabi tutularak ortaklara ödenmektedir. Ortaklarca elde edilen bu kâr paylarının beyanı aşamasında, tam mükellef kurumlardan elde edilen söz konusu kâr paylarının yarısı (1/2’si) GVK’nın 22. maddesine göre gelir vergisinden istisna olup kalan tutar vergiye tabi gelir olarak dikkate alınmaktadır. Kâr payının yarısının hesaplanmasında kâr payının brüt tutarı esas alınacaktır. Beyan edilen tutar üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, kurum bünyesinde kârın dağıtımı aşamasında yapılan vergi kesintisinin tamamı (istisnaya isabet eden kısım dahil) mahsup edilip, mahsup sonrası kalan tutar genel hükümler çerçevesinde ret ve iade edilmektedir. 
Örnekler Üzerinden Açıklarsak:
Örnek 1: Mükellef, 2018 yılında net 55.000 TL de tam mükellef bir kurumdan kâr payı elde etmiştir. Kâr payından %15 oranında 9.705,88 TL tevkifat yapılmıştır. Brüt kâr payı tutarı: 55.000/0,85=64.705,88 TL’dir.
Ödevlinin tam mükellef bir kurumdan elde ettiği kesintiye (%15) tabi tutulmuş brüt 64.705,88 TL’lik kâr payının yarısı gelir vergisinden istisna olduğundan, kalan 32.352,94 TL, GVK’nın 86/1-c maddesi hükmü gereğince 2018 yılı beyanname verme sınırı olan 34.000 TL’lik tutarı aşmadığından Mart/2019’da yıllık beyanname ile beyan edilmeyecektir.
Örnek 2: Ödevli, 2018 yılında tam mükellef bir kurum olan (X) A.Ş.’den brüt 500.000 TL tutarında kâr payı (temettü) elde etmiştir. Elde edilen kar payı üzerinden kurum bünyesinde ödeme anında %15 nispetinde 75.000 TL vergi kesintisi yapılmıştır. Ödevlinin beyana tabi başka bir gelirinin olmadığını varsayalım.
Ödevlinin elde ettiği 500.000 TL kâr payının yarısı GVK’nın 22. maddesine göre gelir vergisinden istisna olup kalan yarısı 250.000 TL’dir. Bu tutar GVK’nın 86/1-c maddesine göre 2018 yılı için beyan sınırı olan 34.000 TL’yi aştığı için beyan edilecektir. Kurum bünyesinde yapılmış olan vergi kesintisinin tamamı hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir. Buna göre, kâr payının Mart/2019’da beyanı ile ödenecek gelir vergisi ve damga vergisi şöyle olacaktır.
Elde edilen brüt kâr payı tutarı 500.000 TL
İstisna tutarı (500.000 X 1/2) 250.000 TL
Kalan tutar (500.000 - 250.000 ) 250.000 TL
Hesaplanan gelir vergisi 77.980 TL
Kesinti yoluyla ödenen vergi 75.000 TL
Ödenecek Gelir Vergisi (77.980 - 75.000=) 2.980 TL
Ödenecek Damga Vergisi 72,70 TL
2018 yılında elde edilen gelirler için verilen yıllık beyanname üzerine tahakkuk eden gelir vergisi iki eşit taksitte olmak üzere 1. taksiti Mart/2019 ayı sonuna kadar, 2. taksiti ise Temmuz/2019 ayında ödenecektir.
Örnek 3: Mükellef, 2018 yılında brüt 150.000 TL de tam mükellef bir kurumdan kâr payı elde etmiştir. Kâr payından %15 oranında 22.500 TL tevkifat yapılmıştır.
Brüt kâr payı geliri 150.000 TL
Gelir vergisinden istisna edilen tutar (150.000/2=) 75.000 TL
Beyan edilecek kar payı tutarı 75.000 TL
Hesaplanan gelir vergisi 17.130 TL
Kesinti yoluyla ödenen vergi 22.500 TL
Ödenecek gelir vergisi Yok
İadesi gereken gelir vergisi 5.370 TL
Ödenecek damga vergisi 72,70 TL
Ödevlinin tam mükellef bir kurumdan elde ettiği kesintiye (%15) tabi tutulmuş brüt 150.000 TL’lik kâr payının yarısı gelir vergisinden istisna olduğundan, kalan 75.000 TL, GVK’nın 86/1-c maddesi hükmü gereğince 2018 yılı beyanname verme sınırı olan 34.000 TL’lik tutarı aştığından dolayı yıllık beyanname ile beyan edilecektir. Beyannamede hesaplanan gelir vergisinden yıl içinde brüt toplam kar payı tutarı olan 150.000 TL üzerinden yapılan tevkifat tutarının tamamı olan 22.500 TL mahsup edilecektir. Temettü sahibi kişi 5370 TL vergi iadesi alacaktır. Hem temettü geliri üzerine bir de vergi iadesi :)
kaynak: vergialgı.net

5 Mayıs 2019 Pazar

Swap Nedir? Swap Çeşitleri Nelerdir? Para ve Faiz Swap Örnekleri


Swap kelime anlamı olarak "değiş tokuş etmek, takas etmek, değiştirmek" gibi anlamlara gelmektedir. Swap; İki tarafın belirli bir zaman dilimi içinde bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı olan farklı faiz ödemelerini veya döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirdikleri bir takas sözleşmesidir diye tanımlanabilmektedir.

Ülkemizde de piyasa oyuncuları tarafından çeşitli amaçlarla swap yoğun olarak kullanımaktadır. Piyasadaki oyuncuların amaçları riskten kaçınma (hedge) olabileceği gibi tamamen spekülasyon amaçlı da olabilir. Bu noktada manipülasyon ile spekülasyon karıştırılmaması gerekir. Spekülasyon piyasadaki oyuncuların farklı beklentileri çerçevesinde farklı pozisyon almalarıdır. Aslında piyasalarda pozisyon olan her oyuncu spekülasyon yapmaktadır. Manipülasyon ise yalan ve yanıltıcı bilgi ile piyasa oyuncularının yanlış yönlendirilmesidir. Tekrar swap konusuna dönersek, piyasada kullanılan swap çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Para Swabı: (Forex Swap veya Foreign Exchange Swap)  
2. Faiz Swabı: (Interest Rate Swap) 
3. Çapraz Döviz Swabı: (Cross Currency Swap)  

1. Para Swabı: (Forex Swap veya Foreign Exchange Swap)  Para Swap’ı bir döviz cinsinin, diğer bir döviz cinsine karşı, belirli bir vade sonuna kadar geri alınması kaydıyla yapılan değiş tokuş işlemidir. Piyasa oyuncuları borçlanma maliyetlerini düşürmek veya kur riski üstlenmeden ihtiyaç duyulan para birimini sağlamak amaçları ile para swabı yapabilirler. 

Örneğin A bankasının 1 milyon USD ihtiyacı var ve elinde de 1 Milyon Euro olduğunu varsayalım. Aynı şekilde B Bankasının ise 1 Milyon Euro ihtiyacı var ve elinde 1 Milyon Usd olduğunu varsayalım. Bu iki banka  para swabı yaparak (örneğin bir yıl vadeli) 1 Milyon Usd ile 1 Milyon Euro'yu takas edebilirler. İşlemin bugün yapıldığını düşünelim: 

05.05.2019 tarihi işlem tarihi yani valör tarihidir ve bu tarihte A bankası 1 Milyon Usd alır ve B Bankası da 1 Milyon Euro alır. Diğer bir ifade ile valör tarihinde toplam tutarlar (ana paralar) taraflar arasında el değiştirir. 

05.05.2020 vade tarihinde ise A bankası 1 Milyon Usd + 1 yıllık Usd faizini B bankasına öder, B Bankası ise 1 Milyon Euro + 1 yıllık Euro Faizini A bankasına öder. 
Görüldüğü üzere bu durumda herhangi bir kur riski yoktur. sadece taraflar için faiz farkı riski vardır. Yani bir yıl içinde usd ve euro faiz oranları değişirse iki bankanın kazanç ve maliyetleri de değişecektir. 

2. Faiz Swabı: (Interest Rate Swap) Bu swap türünde iki piyasa oyuncusu farklı faiz oranlarından borçlanmalarını değiş tokuş etmeleri söz konusudur. Para birimi genelde aynı türde olur. Eğer para birimleri de farklı olursa bunun adı Cross Exchange Swap olur.

Örneğin A bankası 1 yıl vadeli %8 sabit faiz ile kredi kullanmış. B Bankası ise 1 yıl vadeli Libor+5 oranından kredi kullanmış olsun. 

B bankasının gelirlerinin sabit olmasından dolayı sabit faizli bir borçlanma aracını kendine daha uygun görmesi ile A bankası ile swap antlaşması yaparak değişken faizli borçlanma durumunu sabit faizli bir borçlanmaya dönüştürebilir. Yapılan antlaşma ile B bankası 1 yıl vadeli olarak % 8 faizi A bankasına ödeyecek, A bankası da 1 yıl vadeli olarak libor +%5 faizi B bankasına ödeyecek. Bu swap türünde ana paralar el değiştirmiyor bu yüzden ana para tutarlarını vermedik. Sadece faiz ödemeleri karşılıklı olarak el değiştiriyor.

Bu durumda A bankası sabit ödemesini neden libor+%5 olan bir ödemeye tercih ettiğini sorgulayabilirsiniz, A bankası 1 yıl içinde faizlerin düşeceğini öngörüyorsa bu swap antlaşmasına rahatlıkla girecektir. Aslında iki tarafın farklı beklentileri ve tercihleri bu swap işleminin gerçekleşmesini sağlıyor. bununla birlikte hem a bankası hem de b bankası tamamen sprkülatif amaçlarla da bu swapları yapabilirler. 


3. Çapraz Döviz Swabı: (Cross Currency Swap)  Bu swap türünde ise farklı para birimleri ve farklı faiz yapısı üzerine (sabit veya değişken) borçlanan taraflar, diğer tarafın borcuna ilişkin anapara ve faiz ödemelerini yerine getirmek üzere anlaşarak gerekli yükümlülüğü yerine getirirler. Inretest Rate swap aynı para biriminde olurken bu swap Interest Rate Swabın farklı para birimleri arasında olan tipidir. 



4 Mayıs 2019 Cumartesi

Varant Nedir? Uygulamalı Örnek- Tüpraş Alım Varantı Örneği

Varantlar yatırımcıya, dayanak varlığı önceden belirlenen bir fiyattan belirli bir tarihte alma ya da satma hakkı veren ve bu hakkın nakit uzlaşı ile kullanıldığı menkul kıymet niteliğindeki sermaye araçlarıdır. Diğer bir deyişle varant, menkul kıymet haline getirilmiş opsiyonlardır. Varantlar yatırımcıya bir hak verirken yükümlülük getirmez.

Elbette her yatırım aracında olduğu gibi varantların da avantajları ve dezavantajları vardır. Avantajlarına kısaca bakarsak:

Limitli zarar, limitsiz kar: Yatırım kuruluşu varantları hak verir, yükümlülük vermez. Kar piyasa fiyatına bağlı olarak sınırsızdır. Zarar ödenen prim ile sınırlıdır.Her ne kadar limitsiz kar teorik olarak mümküm olsa da bu iki açıdan çok zordur. İlki varantların vadeleri vardır ve bu vadeler genel olarak kısadır. 
Kaldıraç imkanının bulunması: Varantlar kaldıraçlı pozisyon almaya imkan kılar.
Teminat yok: VİOP kontratları veya kredili alım işleminin aksine varant pozisyonu almak için teminat gerekmez

     Bu avantajlar ilk bakışta cazip gözükse de bu avatajları yakalamak kolay değildir. Bu avantajların yanında bir de dezavantajlarına bakmak lazım:

Varantlar belli bir vadeye sahiptirler, ömürleri sınırlıdır. Kaldıraç etkisi nedeniyle varant alım işlemi yapmanın piyasada lehte çalışabileceği gibi aleyhte de çalışabileceği göz önünde tutulmalıdır. Vadesi olmasının en büyük dezavantajı sizin öngörünüz gerçekleşse bile vadeden sonra gerçekleşmesi durumunda sizi kar getirmez. Kısaca varant konusundan hem fiyat tahminini tutturacaksınız hem de hangi vadede bu fiyat gerçekleşmesinin olacağını bilmeniz gerekmektedir. 

Piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda varanta yatırılan paranın başka bir ifade ile varant almak için ödediğimiz miktarın tümünün kaybedilme riski vardır. 

Varantlarda vade boyunca zaman değeri kaybı yaşanır. Varantların zaman değeri itfa tarihinde sıfır olacaktır. Varantın vadesinin dolmasına bir gün daha yaklaşıldığında, diğer tüm değişkenler sabitken, varant fiyatının ne kadar düşeceğini teta değişkeni gösterir. Bu nokta en önemli hususlardan biridir, çünkü burda zaman sizin düşmanınız olabilir. 


Uygulamalı örneğe geçmeden önce bir de alım ve satım varantıdan bahsetmemiz gerekecektir. Alım varantı dayanak varlığın piyasa fiyatının artacağı düşüncesi ile yapılan alımdır. Tam tersi durumda yani piyasa fiyatının düşeceği düşünülüyorsa bu durumda satım varantı pozisyonu açmalıyız. 

Şimdi olayı daha iyi anlamak için uygulamalı bir örnek verelim: 

1. Dayanak varlığımız Tüpraş Hisse Senedi.

2. Varant aldığımız karşı kurum Deutsche Bank. 

3. Varant türü alım varantı. 

4. Varant alan taraf biziz, satan taraf Deutsche Bank. Yani opsiyon hakkı bizim. Biz bir fiyat olarak varant alarak alım hakkı elde edeceğiz. 

5. Tüpraş hisse senedi 03.05.2019 piyasa fiyatı 124 TL

6. Deutsche Bank 31.05.2019 vadeli Tüpraş alım varantının kullanım fiyatı 140 TL. (alacağımız varant)

7. Bu varantın fiyatı 03.05.2019 tarihinde 0,10 TL. 

8. Bu varantın dönüşüm oranı 0,05. (dönüşüm oranı 1 adet tüpraş hissesi almak için kaç adet varant bulundurmamız gerektiğini gösterir. 0,05 oranına göre 20 adet tüpraş alım varantımız varsa vadede kullanım fiyatından 1 adet tüpraş hisse senedi alabiliriz demektir.) 

9. Anaparamız 1000 TL.( varant almak için kullanacağımız miktar)

10. Anaparamız 1000 TL olduğuna göre biz bu varanttan 1000/varant fiyatı = 1000/ 0,1 = 10.000 adet tüpraş alım varantı alabiliriz demektir.

11. 10.000 adet varantımız olduğuna göre 0,05 dönüşüm oranına göre 500 adet tüpraş hisse senedini 140 TL kullanım fiyatından alım hakkımız vardır. 

12. 03 Mayıs 2019 tarihinde portföyümüzde 10.000 adet Tüpraş alım varantımız bulunmaktadır. Bu varanttan kar mı zarar mı edeceğimiz ise vade tarihi olan 31.05.2019 tarihindeki Tüpraş fiyatına bağlı olacaktır. 

14. Vade tarihinde tüpraş fiyatı 140 TL in altında veya üstünde olabilir ya da 140 TL olabilir. Şimdi bu üç duruma göre varantımız durumunu analiz edelim.

    14a. Tüpraş hisse senedinin fiyatının 31.05.2019 tarihinde 140 TL veya altında olması durumunda varantımız zarardadır ve ödediğimiz 1000 TL miktarı kadar zarar ederiz. 

     14b. Tüpraş hisse senedinin fiyatının 31.05.2019 tarihinde 140 TL den fazla olması durumunda zararımız azalacak ve kara geçebileceğiz. Örneğin 141 TL olması durumunda bizim varant alım hakkımızın kullanım fiyatı 140 TL olduğu için ve 500 adet tüpraş hisse senedi alım hakkımız olduğu için (141-140)*500 = 500 TL gelir elde edebiliriz. Ama buraya dikkat!!!! Ödediğimiz prim 1000 TL olduğu için 500-1000 = -500 olarak halen 500 TL zarardayız. 

       Tüpraş piyasa fiyatı 31.05.2019 vade tarihinde 142 TL olursa bu durumda (142-140)*500=1000 TL gelir elde ederiz. Ve 1000 TL de prim ödediğimiz için bu nokta bizim için kar-zararın olmadığı yani başa baş noktasıdır.

          Tüpraş piyasa fiyatı 31.05.2019 vade tarihinde 143 TL olursa bu durumda (143-140)*500=1500 TL gelir elde ederiz. ve 1000 TL prim ödediğimiz için toplamda 1500-1000 = 500 TL kar elde ederiz. 

         Bu noktayı toparlarsak vade tarihinde Tüpraş hisse senedi fiyatı 142 TL den yüksek olursa kara geçeriz ( 142 TL başa baş noktası) 142 TL ve altında olursa ödediğimiz prim kadar zarar ederiz. 

         Gördüğünüz gibi burada zararımız ödediğimiz prim kadar yani 1000 TL ile sınırlıdır. Ama potansiyel kazancımız ise sınırsızdır. Örneğim vadede tüpraş hisse senedi fiyatının 155 TL olursa, kazancımız (155-140)*500 = 7500 TL kar elde ederiz. Anaparamız 1000 TL iken kazancımız 7500 TL olur yani kazancımız %650 civarında olur. 

23 Kasım 2018 Cuma

Temel Analiz Nedir? 1- Temel Analize Giriş


Temel Analiz yazılarımda küçük yatırımcılar için temel analizle nasıl hisse senedi yatırımı yapılacağını ele alacağım. Yazı dizisi şeklinde olacak yazılarıma  1-Temel Analize Giriş yazısı ile başlıyorum.



Temel analiz, en basit tanımıyla bir şirketin bilançosuna fiyat biçmektir. Yani o bilançoya sahip olan şirketin hissesinin olması gerektiği fiyatı çeşitli temel analiz teknikleri kullanarak tespit etmektir temel analiz.


Bunun için de piyasa fiyatı ile şirketin bilanço kalemlerini bir araya getiren ve şirketin mali durumunu gösteren çeşitli rasyolar kullanılır. Temel analizde kullanılan rasyoların başında ise:


Fiyat / Kazanç (F / K) Oranı, 

Piyasa Değeri / Defter Değeri (PD / DD) Oranı, 

FD/FAVÖK oranı, 

Cari Oran, 

Net Kar Değişimi/ Büyümesi, 

Borç/Özsermaye Oranı,

Toplam Kaynaklar/Toplam Borçlar Oranı, 

Özsermaye Büyümesi, 

Özsermaye Karlılığı,

Kar Marjları, 

Aktif ve Özsermaye Verimliliği

gibi dünyada en çok kabul gören rasyolar kullanılır.



Temel analiz genel olarak şirketlerin bilanço, gelir tabloları incelenerek yapılan analizdir. Temel Analiz şirketin mevcut durumu ve sektördeki gücü hakkında bilgi verir. Yukarıda bahsedilen oranlar da bilanço ve gelir tablosundan türetilen ve finansal okuyucular için özetlenmiş oranlardır. Yatırımcılar bu oranları değerlendirerek ve kıyaslayarak şirket hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırlar. 

Kısacası Temel analizin temeli bilançolara ve gelir tablolarına dayandığı için önce bilanço ve gelir tablosu ve bunların kalemleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıyız ve bu kalemleri doğru yorumlayabilmeliyiz.

Unutmayın ki borsada her zaman en çok bilgiye sahip kişi kazanır. Biz küçük yatırımcıların şirketler hakkında bilgi sahibi olmalarının tek yolu şirketlerin bilanço, gelir tablosu, nakit akış tablosu ve faaliyet rapolarında yer alan bilgileri incelemek ve doğru şekilde yorumlamaktır. Borsada ne kadar çok doğru ve yararlı bilgiye sahip olursak o kadar avantajlı konuma geliriz. 

Borsa İstanbul'da kazanmanın anahtarı bilgidir. Yatırımcılar olarak temel analiz yapmamızın nedeni şirketin hisse senedi fiyatının şirketin mali yapısı ile uyumlu olup olmadığı bilgisini elde etmektir. Temel analiz sonucunda şirketin hisse senedinin fiyatının ucuz mu pahalı olduğunu ya da önümüzdeki yıllarda nasıl bir seyir izleyeceğini anlamamıza yarayacak çok değerli bilgiler elde ederiz. 

Temel analizde şirketi incelediğimiz kadar şirketin içinde bulunduğu sektörün durumu ve makro ekonomik değişkenler de göz önünde bulundurulmalıdır. Temel analiz, tüm bu bilgilerin bir araya getirilmesi ile yapılır ve doğru yapıldığı sürece yatırımcıları doğru yöne yönlendirir. 

Temel Analiz şirketin sadece finansal tablolarında yer alan rakamları yorumlamak değildir. Önemli nokta, bu şirketin sattığı mal veya hizmetin 10-15 yıllık bir süreç içinde nasıl bir talep ile karşı karşıya kalacağının tahmin edilmesi, bu şirketin 10-15 yıl süre  içinde nerede olacağına ilişkin bir öngörüde bulunulması gibi çoğu insanın görmediği unsurları görmek ve uzun vadeli olarak bu öngörüleri takip etmektir. Bu noktada en büyük avantajımızın insanlar sabırsız olması, kısa vadeli düşünmesi uzun vadeli bizim gördüğüm fırsatları görememeleridir. 

Son söz olarak fiyatlar kısa vadede etkin olmayabilir ama uzun vadede her zaman etkindir. 


Yazının ikinci kısmında En çok Kullanılan Kullanılan Temel Analiz Oranları anlatacağım.
( Temel Analiz 2- En Çok Kullanılan Temel Analiz Oranları)






Benjamin Graham Değer Yatırımcılığı Methodu

   Benjamin Graham Değer Yatırımcılığı Methodu, yatırımcıların sistematik olarak değer düşüklüğüne uğramış varlıkları bulmak için hisse sene...